RSS

İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ VE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ BİRBİRİNDEN FARKLIMIDIR


İfade özgürlüğü, Birleşmiş Milletler tarafından, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde  ilan edilen birçok ülke tarafından kabul edilen bir haktır. Ülkeden ülkeye haklar da değişiklik olabilir.
Bunun akabinde gelen açıklayıcı "International Covenant on Civil and Political Rights" (Medeni ve Siyasi Haklara ilişkin Uluslararası Sözleşme) 19'uncu maddeyi şöyle açıklar:
1.     Herkes engel olmaksızın fikirlere sahip olmalıdır.
2.     Herkesin ifade özgürlüğü hakkı olmalıdır; bu hak, her türlü bilgi ve fikirleri sınır olmaksızın, sözlü, yazılı, basılmış, sanat veyahutta herhangi dilediği bir medya ortamıyla öğrenme, alma ve verme hakkıdır.
3.     2'inci bölümdeki haklar özel haklar ve sorumluluklar getirir. Bu doğrultuda bazı limitler kanunlar tarafıyla uygulanabilir:
a) Başkalarının haklarına ve şöhretine saygı;
b) Ulusal güvenlik, halk düzeni, veyahutta halk sağlığı ve huzuru.

Ülkemizin İnsan Hakları Evrensel Beyannâmesi tercümesinin 19'uncu maddesi şöyle der:
"Her ferdin fikir ve fikirlerini açıklamak hürriyetine hakkı vardır. Bu hak fikirlerinden ötürü rahatsız edilmemek, memleket sınırları mevzubahis olmaksızın malümat ve fikirleri her vasıta ile aramak, elde etmek veya yaymak hakkını içerir."
Tüm bunlara bakılarak basın ve ifade özgürlüğüne aynıdır demek yanlış olacaktır.Aralarındaki farkı anlamak için kıyaslamak ve eksik  veya fazla yönlerini değerlendirmemiz gerekiyor. Bunu için öncelik olarak ‘Basın Özgürlüğü’nü eleştirel olarak bakmamız gerekiyor.
Basın özgürlüğü, radyo,televizyon,gazete,dergi vb yayın organları gibi görüş ve düşüncelerini yayabilme hakkıdır.
Ancak her ülkede ne yazık ki özgürlüğü kısıtlayan maddelerle karşı karşıya gelebiliriz. Bazı ülkelerde çok katı maddeler bile söz konusu olabilir. Yazılan maddelerin hukuk dilinde yazıldığını unutmamak gerekiyor. Hukuk dili çok akıllı bir dildir ve genelde ucu açık soruları da içinde barındırır. Örnek vermek gerekirse özgürlük ile alakalı bir maddeyi belli şartlar koşullar çerçevesini sığdırılarak önümüze sunulması gibi.
İfade özgürlüğü aslında çok kapsamlı bir başlık olabilirdi fakat basın özgürlüğü başkalarının hayatını olumlu yada olumsuz olarak etkisi altına alabildiği için aralarında ince bir çizgi vardır. Aslında aralarındaki bu ince çizgi yüzünde  anayasadaki maddelerin birbirine zıt düştüğü gözükmektedir.
Örnek olarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 25.maddesine göre:
            "Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir.
Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.”
Bu maddeler hukuk diliyle yazılmıştır. Kurulan hiçbir cümle boş değildir.Uzandığı veya dayattığı bir konu söz konusudur. Hukukçular  genelde 25. Madde göz ardı edilerek 26.madde de bazı kısıtlamalar olduğunu ve iki maddenin birbirine zıt düştüğünü söylemektedirler.
           Bana kalırsa bu iki madde(25 ve 26.madde) sırasıyla yazılmasında ve hala kalkmamasında ki temel  husus, maddeleri birbirlerine dayatarak kısıtlama yapılmak istenmesidir. Her maddeyi kapsayan farklı bir maddenin olduğunu görmek için hukukçu olmak gerekmiyor sanırım.
2001 yılı itibari ile de Anayasa değişikliğine gidilerek bu hak Anayasa'dan kısmen çıkartılmış ve ceza mahkemelerine verilmiştir. Ancak; halen 25'inci madde üzerinde bir değişiklik yapılmamıştır. Bu da Anayasa'da bulunan iki kanunun ard arda gelmesine rağmen çakıştığını vurgular.
"Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir.

(Değişik: 3.10.2001-4709/9 md.) Bu hürriyetlerin kullanılması, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir.

(Üçüncü fıkra mülga: 3.10.2001-4709/9 md.)

Haber ve düşünceleri yayma araçlarının kullanılmasına ilişkin düzenleyici hükümler, bunların yayımını engellememek kaydıyla, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin sınırlanması sayılmaz.

(Ek: 3.10.2001-4709/9 md.) Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir."
           Tüm bunlar göz önünde bulunarak şunu söylemek mümkün:
İfade özgürlüğünün Avrupa ve dünya ülkelerinin genel olarak kabul ettiği temel husus düşünmek ve düşünceyi yayma hakkına sahip olmak üzerine kuruludur. Her ne kadar  radyo,televizyon,internet vb. yayın organlarını belirmese de tüm bunları kapsar. İfade özgürlüğü ve basın özgürlüğünü birbirinden ayrı düşünemeyiz.
“Basın özgürlüğü ifadeye dayalıdır ve bundan dolayı ifade özgürlüğünü de içerisinde barındırır.”



KAYNAK: 1982 anayasası, Türk Ceza Kanunu, Medeni ve Siyasi Haklara ilişkin Uluslararası Sözleşme,

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

0 yorum:

Yorum Gönder